10 Nisan 2015 Cuma

İDRİS ÖZBİR

İstanbul’a geldiğinde bir kelime dahi Türkçe bilmiyordu. ”Kürt” lakabıda buradan gelmektedir. 1970′li yılların başında İstanbul şehrine gelerek mafyalık bazında ufak tefek suçlar işleyerek adını biraz olsun duyurmuştur. 1980 yıllarında bodyguard’lık yani kulüplerde ve barlarda fedailik yaparak çeşitli mafya babalarıyla da tanışma imkanı bulmuştur. Ünlü mafya babalarından Dündar Kılıç ile sıkı bir dost oldukları bilinirdi. Bir süre sonra kendi mafya grubunu kurmaya karar vermişti.
1990 yılından sonra işlediği suçlarla adını mafya dünyasına iyice duyuran ”Kürt İdris’‘ güvenlik güçleri tarafından da takip edilmeye başlandı. Kendisi yeraltı kariyerine, hazine arazilerini parselleyip satmaktan, çek – senet tahsilatı yapmaktan, kasten adam yaralamadan, adam kaçırma ve tehditten, ayrıca ulusrarası civaoksit kaçakçılığı gibi cezası yüksek tehlikeli işlerle uğraşmıştır. Ama tüm bunların yanında Kürt İdris, mafyalık yaptığı yıllar boyunca kadın ticareti ve uyuşturucu kaçakçılığı işine katiyyen girmemiştir.

ABDULLAH ÇATLI

1977'de Ülkü Ocakları Ankara İl Başkanlığına, 25 Mayıs 1978'te de Ülkücü Gençlik Derneği Genel Başkan Yardımcılığı'na seçildi. 11 Temmuz 1978'de Ankara'da Hacettepe Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Bedrettin Cömert'in öldürülmesi olayının faili olarak Ankara 5.Sulh Ceza Mahkemesi'nce hakkında gıyabi tevkif kararı verildi. 23 Ağustos 1978'de Sakarya ilinde yakalandı ve gözaltına alındı.
Abdullah Çatlı'nın, 9 Ekim 1978'de de Ankara ili Bahçelievler semtindeki 7 TİP'linin öldürülmesi olayının planlayıcısı ve baş sorumlusu olduğu iddialarına ilişkin tutuklama kararı olayın üzerinden 4 yıl, 4 ay geçmesinden sonra gerçekleştirilebildi.
Çatlı, 12 Eylül Darbesi'ni izleyen aylarda yurt dışına çıktı. Bulgaristan ve Viyana'da bir süre kaldı. 22 Şubat 1982'de, İsviçre'de Mehmet Özbay adına düzenlenmiş pasaport ile yakalandı, ancak serbest bırakıldı. 22 Ekim 1983'de Paris'te MİT ile ilişkiye geçtiği ve ASALA'ya karşı 5 eylemde kullanıldığı MİT resmi belgelerine yer aldı.[kaynak belirtilmeli] 22 Ekim 1984'de Paris'te yakalandığında üzerinde Hasan Kurtoğlu adına düzenlenmiş bir pasaport vardı. Çatlı, Fransa'da 7 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 16 Eylül 1985'de Papa Suikasti davasında tanık olarak konuştu. Oral Çelik'in suikast ile ilgisi olmadığını, Ağca'nın Bulgar ajanı olabileceğini iddia etti. Çatlı, kısa bir süre sonra Fransa tarafından 7 yıl ceza aldığı İsviçre'ye iade edildi. 21 Mart 1990'da Bostadel Cezaevi'nden kaçtı.
1993'de Türkiye'ye gelen ve taşıdığı Şahin Ekli adına düzenlenmiş pasaport ile gözaltına alınan Çatlı, aynı tarihte serbest bırakıldı. Çatlı'nın 26 Nisan 1996'da Ömer Lütfü Topal ile aynı uçakta Kıbrıs'a gittiği ve aynı otelde kaldıktan sonra 1 Mayıs 1996'da geri döndüğü de kayıtlardan ortaya çıktı.
Abdullah Çatlı Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde ceza almamış bir hüküm giymemiş ve yargılanmamıştır.

Ölümü

3 Kasım 1996'da Balıkesir'in Susurluk ilçesi yakınlarında tarihe Susurluk kazası olarak geçen trafik kazasında öldü. Kaza sırasında Çatlı'nın yanında, arka sol tarafta oturan Gonca Us ve arabayı kullanan İstanbul eski emniyet müdür yardımcısı Hüseyin Kocadağ da ölmüştür. Aracın içindeki dört kişiden yalnızca dönemin DYP milletvekili Sedat Edip Bucak kurtulabilmiştir.
Nevşehir'de yapılan cenaze törenine, 4500 kişilik bir topluluk katıldı. Türk bayrağına sarılı tabutu Necdet Ersan Mezarlığına defnedildi.
Ölümü hakkında komplo teorileri mevcuttur kaza yapan aracın fren sisteminin bozulması ve kazadan sonra boynu kırılarak öldürüldüğünü bunların başında gelmektedir.[8] [9]

POLAT ALEMDAR

Polat AlemdarMehmet Karahanlı ile Nergis Karahanlı'nın öz oğludur. Mehmet Karahanlı, devlete birçok hizmette bulunmuş bir istihbaratçıydı. Özellikle Aslan Akbey'le birçok başarılı operasyon yapmıştı. Ancak en son ki görevlerinde gözünü para ve güç bürümüş olan Karahanlı; İsrail'e, Filistinliler'in kaldığı bir mülteci kampında silahların saklandığına ihbar ederek ihanet etmiştir. Bunun üzerine İsrail kampı bombalamıştır. O sırada kampta olan Aslan Akbey'in kızkardeşide ölmüştür. Aslan Bey ya da kod adıyla Amca, bunun öcünü almak için Karahanlı'nın oğlu Efe Yakup Karahanlı'yı kaçırmış ve Çocuk Esirgeme Kurumu'na vermiştir. Ömer Candan ve Nazife Candan isimli bir çift, Çocuk Esirgeme Kurumu'ndan bir evlatlık almak istiyordu. Amca, Efe Yakup'un bu çifte evlatlık olarak verilmesini sağlamıştır. Amca'nın amacı; Efe Yakup'un tanınmayan bir ailede saklanarak tekrar öz annesi ve babası tarafından bulunmasını engellemekti. Ömer ile Nazife Candan çiftiyse, Efe Yakup'a Ali ismini verdi. Böylece Mehmet Karahanlı'nın oğlu Efe Yakup Karahanlı, Ali Candan oldu. Ali Candan büyüyünce Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirerek bir diplomat oldu. Ali Candan, diplomat gibi görünsede bir istihbaratçıydı ve Aslan Akbey'e hizmet ediyordu. Ali Candan, birçok Avrupa ülkesinde başarılı operasyonlarda bulunmuştur. En son Kosova'da iken Aslan Akbey, onu yurda çağırmıştır ve en zor görev olan Kurtlar Vadisi Operasyonu görevini vermiştir. Ali Candan bunun için ailesi ve sevgilisi Elif Eylül ile vedalaştıktan sonra estetik bir ameliyat olmuştur ve yüzü değiştirilmiştir. Kendisine yeni kimlik olarak Polat Alemdarkimliği verilmiştir ve Ali Candan, trafik kazasında öldü olarak gösterilmiştir. Böylece Ali Candan, Polat Alemdar olmuştur

Alaattin Çakıcı

  • Gazeteci Hıncal Uluç'u yaralamaya azmettirmek davasında 3 yıl 4 ay hapis cezası verildi.[2]
  • 15 kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan Karagümrük Spor Kulübü Lokali'ne yönelik 26 Mart 2000 tarihinde düzenlenen silahlı saldırıyla[3] ilgili davada, "çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve yönetmek" suçundan 3 yıl 4 ay, müessir fiile azmettirmekten de 14 yıl 9 ay cezaya çarptırıldı. Yargıtay çete suçundan verilen cezayı onarken, müessir fiile azmettirme cezasında usul eksikliği buldu.[4]
  • Borsacı Adil Öngen'in arabasının kurşunlanmasıyla ilgili olarak 10 yıl 10 ay cezaya çarptırıldı.[4]
  • Uludağ'da, 1995 yılında eski eşi Nuriye Uğur Kılıç'ın öldürülmesi olayında azmettirici olduğu iddiasıyla yargılandı ve 2006 yılında Bursa 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından önce ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, Kılıç'ın Çakıcı'ya söylediği "Öcalan senden daha şerefli" sözü nedeni ile tahrik indirimi yaptı ve neticede Çakıcı'ya 19 yıl 2 ay hapis cezası verdi.[4]

Derin devlet ile ilişkisi[değiştir | kaynağı değiştir]

Borsacı Adil Öngen'in kurşunlanmasıyla ilgili davaya katılan Çakıcı, yurtdışında Millî İstihbarat Teşkilatı adına çalıştığını ve hep devleti koruduğunu ama "piyon gibi"kullanıldığını öne sürdü.[5] Çakıcı, en demokratik ve gelişmiş ülkelerde bile derin devletin var olduğunu ve olması gerektiğini savundu "ama bizdekilerin cılkı çıkmış"diye ifade etti.[5] Millî İstihbarat Teşkilatı'nın eski Yurtdışı İstihbarat Başkanı Nuri GündeşNTV'de derin devlet konusunun tartışıldığı canlı yayında Alaattin Çakıcı'dan söz ederken, "Dinliyorsa yanaklarından öperim; eğer devlete bir hizmeti varsa..." diye konuştu. Bir dönem televizyon ekranlarında olan, Türkiye'deki derin devlet ve mafya ilişkilerini anlatmış Kurtlar Vadisi dizisindeki Süleyman Çakır karakterinin, Alaaddin Çakıcı'yı canlandırdığı iddia edilmektedir.
Halen Kırıkkale Hacılar F tipi Kapalı cezaevindedir.
15 Kasım 2014 günü hasta annesini ziyaret etmek üzere kaldığı cezaevinden çıkarılıp İstanbul'a getirildi.[6]

Sedat Peker

1990 yılında T. Bülent Kılıç ile kurduğu bir oto firmasının servisinin dolandırılmasından ve ortağından ayrıldıktan sonra yasadışı örgüt kurarak birçok suça karışmıştır. 1997'de Rize'de kaçakçı Abdullah Topçu'yu öldürmek suçundan savcı karşısına çıkan ve serbest bırakılan Peker'in iki adamı, aynı davadan müebbet hapse mahkûm olmuştur. Tehditle tahsilat yapmak, zorla alıkoymak, adam öldürmeye azmettirmek ve benzeri suçlardan yedi ay boyunca aranan Peker, teslim olacağını bildirerek 19 Ağustos 1998'de Romanya'dan Türkiye'ye getirildi.
Eylül 1998'de Peker ve adamları hakkında 7,5 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. 12 sanıkla birlikte çete oluşturmak suçundan yargılandığı davada, 24 Mayıs 1999'da tahliye edildi. Sekiz ay 29 gün cezaevinde bulundu.
12 Mart 2005 tarihinde İstanbul Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü tarafından yapılan Kelebek Operasyonu ile tutuklanmış ve İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava 31 Ocak 2007 tarihinde karara bağlanarak 14 yıl 5 ay 10 gün hapis cezasına çarptırılmıştır. Peker ayrıca örgüt kurmak, tehdit, iş yeri kurşunlama, yaralama, hürriyeti tahdit, yağma ve sahte kimlik kullanma iddiasıyla İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandı.
Ergenekon davasında silahlı terör örgütü kurma suçuyla yargılanmaktadır. Kelebek operasyonu davasının bozulan bölümü yeniden karara bağlandı. Sedat Peker'e 1 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Böylece hükümlü olduğu süreye 1 yıl 3 ay daha eklenmiştir.[4][5]
5 Ağustos 2013'te İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından karara bağlanan Ergenekon davasında Sedat Peker'e 10 yıl hapis cezası verildi.[6] 10 Mart 2014 tarihinde Özel yetkili mahkemelerin kararlarına ilişkin yasa değişikliği ve 5 yılı aşkın tutukluluk hali göz önünde bulundurularak tahliye edildi.

Kürt Mafya Babaları


Türk Mafya Babaları